Hz.Mehdi'nin Görevleri -1-
Bu soruların cevapları Hz. Mehdi ve onun mukaddes cemaatinin birbirinden ayrı kavramlar olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Bediüzzaman ahir zamanda Hz. Mehdi’nin yanında bulunan mümin topluluÄŸunun mukaddes bir cemaat olduÄŸunu, bu cemaatin önderliÄŸini yapan Hz. Mehdi’nin de Hz. Peygamber (sav) soyundan gelen mukaddes biri olacağını belirtmiÅŸtir. Nitekim Bediüzzaman bu sözünün son cümlesinde “ONUN ÜÇ GÖREVİ OLACAK” cümlesiyle bu konuya açıklık getirmekte, bu üç görevi, yanındaki kutsal toplulukla birlikte, Hz. Mehdi'nin de bizzat baÅŸlarında bulunarak yerine getireceÄŸini ifade etmektedir.
Nitekim Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin manevi birer ÅŸahıs, ruh ya da mana gibi görünmez birer güç olarak tanımlanması, Kuran ayetlerinde bildirilen Allah’ın adetullahı (Allah’ın kanunu) ile tamamen çeliÅŸmektedir. Tarih boyunca hiçbir elçi veya peygamber, bir ÅŸahsı manevi olarak gelmemiÅŸtir. Kuran’da çeÅŸitli toplumlara gönderilen elçiler, nebiler ve resullerin hayatları, mücadeleleri ve tebliÄŸleri hakkında pek çok bilgi verilmiÅŸtir. YaÅŸamlarının sonuna kadar gönderildikleri kavimleri hak dine davet etmiÅŸ, onları Allah’ın azabına karşı uyarıp korkutmuÅŸ ve iman edenleri cennetle müjdelemiÅŸlerdir. YaÅŸadıkları toplumlardaki inkarcıların baskılarına, kurdukları tuzaklara ve hak dine yönelik mücadelelerine sabır ve tevekkülle karşı koymuÅŸ, onları Allah’ın razı olacağı ahlakı yaÅŸamaya çağırmışlardır. Tüm bu bilgiler bize, tarih boyunca hiçbir elçi, nebi veya resulün manevi bir ÅŸahıs olarak gönderilmediÄŸini, tüm elçilerin birer fert olarak geldiklerini göstermektedir.
Yüzyıllardır süregelen bu adetullah (Allah'ın kanunu), tüm İslam tarihinde olduÄŸu gibi ahir zamanda gelecek olan Hz. İsa ve Hz. Mehdi için de söz konusudur. Ancak elbette ki tüm peygamber ve elçilerin olduÄŸu gibi Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin de kendilerinden ayrı olarak ÅŸahsı manevileri de olacaktır. Kuran’da, gönderilmiÅŸ olan tüm peygamber ve elçilerin çevresinde, onlara inanan ve gösterdikleri hak yolu izleyen birer topluluk olduÄŸu haber verilmiÅŸtir. Elçilere iman eden bu kimseler ve onların elçileriyle birlikte yapmış oldukları faaliyetlerin tümü, bu elçilerin ÅŸahsı manevilerini oluÅŸturur. Kuran’da peygamberlerin hayatlarını anlatan kıssalarda bu durum açıkça görülmektedir. ÖrneÄŸin Peygamberimiz (sav)'in ashabı onun ÅŸahsı manevisini oluÅŸturmuÅŸtur. Fakat bu, Peygamber Efendimiz (sav)'in varlığı ÅŸartı ile oluÅŸmuÅŸtur. Bu durum ahir zamanda da deÄŸiÅŸmeyecek, Bediüzzaman’ın da dile getirdiÄŸi gibi, Hz. İsa ve Hz. Mehdi beraberlerindeki mümin topluluklarının başında bizzat birer hidayet önderi olarak bulunacaklardır.
Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin “bir veya iki görevi deÄŸil, tam olarak ÜÇ BÜYÜK VAZİFESİ OLACAÄžINI” bildirmektedir. Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin temsil ettiÄŸi cemaatiyle birlikte bu üç görevin üçünü birden yerine getireceÄŸinden bahsetmiÅŸtir. Bediüzzaman bunun, Hz. Mehdi'yi kendisinden önce gelen müceddidlerden ayıran ve tanıtan en önemli alametlerinden olduÄŸunu bildirmiÅŸtir.
Bu üç büyük sorumluluk diÄŸer İslam alimlerinin dönemlerinde tam olarak yerine getirilmiÅŸ deÄŸildir. Bediüzzaman eserlerinde Hz. Mehdi'den önce gelen müceddidlerin, onun üç vazifesinden yalnızca birisini yerine getirdiklerini söylemiÅŸtir. Ancak ahir zamanda gelecek Hz. Mehdi'nin her üç görevi de birarada yapacağını ve bu özelliÄŸi nedeniyle de ahir zamanın “Büyük Mehdi”si ünvanını alacağını belirtmiÅŸtir.
Birincisi: FEN VE FELSEFENİN tasallutiyle (etkisiyle) ve MADDİYYUN VE TABİİYYUN TAUNU, (materyalizm, Darwinizm ve ateizm hastalığı) beÅŸer içine intiÅŸar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla), herÅŸeyden evvel FELSEFEYİ VE MADDİYYUN fikrini (materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi Allah’ı inkar eden dinsiz akımları) TAM SUSTURACAK TARZDA imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)... (EmirdaÄŸ Lahikası, s. 259)
Bediüzzaman bu sözünde, Hz. Mehdi'nin üç büyük görevinden birincisini açıklamaktadır. Buna göre Hz. Mehdi'nin birinci görevi, “materyalist ve ateist felsefeleri tamamen susturacak bir ÅŸekilde insanların imanlarını kazanmasına vesile olmak”tır:
1- FEN VE FELSEFE:
Bediüzzaman bu sözlerinde fen ve felsefenin etkisiyle materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi Allah’ı inkar eden dinsiz akımların insanlar arasında yayıldığına dikkat çekmiÅŸtir. Bediüzzaman bu akımların etkisiz hale getirilerek tam olarak susturulmasının ve insanların imanının kurtarılmasının Hz. Mehdi'nin birinci görevi olduÄŸunu belirtmiÅŸtir.
Bediüzzaman burada Hz. Mehdi'nin birinci göreviyle ilgili olarak “fen ve felsefe”nin etkisine özellikle dikkat çekmektedir. Bilim ve felsefe, iman ÅŸuuruyla yaklaÅŸan insanların bakış açısıyla ilerlediÄŸinde, büyük atılımlara, Allah’ın varlığının ve sıfatlarının daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Bilimin, materyalizm savunucuları tarafından insanlar üzerinde oluÅŸturulan yanlış yönlendirmelerini, Bediüzzaman'ın da belirttiÄŸi gibi Hz. Mehdi ortadan kaldıracaktır. Ahir zamanda teknolojinin hızla ilerlemesiyle birçok bilim dalında geliÅŸmeler olacaktır. Allah’ın varlığının delilleri, yeryüzündeki iman hakikatleri bilimsel delilleriyle açıkça ortaya çıkacaktır. Hz. Mehdi bu gerçekleri insanlara en etkili yöntemlerle ulaÅŸtıracak ve bu konuda dünya çapında bir sonuç elde edecektir. Mesih Deccal’in ahir zaman fitnesi, ancak böyle güçlü yöntemlerle kırılacaktır.
2- MADDİYYUN VE TABİYYUN TAUNU (MATERYALİZM,
DARWINİZM VE ATEİZM HASTALIĞI):
Materyalizm ve ateizm, insanlığa büyük felaketler getiren sapkın akımlardır. Darwinizm, materyalizm ve ateizme fikri dayanak oluşturur. Darwinizm'in iddiası, kainatın ve canlılığın kör tesadüfler sonucunda kendi kendine yaşamı var ettiğidir. Son 150 yılın en büyük aldatmacası olan bu akımın fikren tam anlamıyla susturulması günümüze kadar mümkün olmamıştır. Darwinizm, modern bilimin son bulguları ve ilerleyen teknoloji vesilesiyle Hz. Mehdi döneminde tamamen ortadan kalkacaktır. İnsanlık tarihinin gördüğü bu en şiddetli fitnenin fikren susturulması Hz. Mehdi zamanında gerçekleştirilecektir.
Bediüzzaman bu sözlerinde Hz. Mehdi'nin, “FELSEFEYİ VE MADDİYYUN FİKRİNİ TAM SUSTURACAK TARZDA” bir çalışma yürüterek insanların imanlarının kurtulmasına vesile olacağını belirtmiÅŸtir. Bediüzzaman, ahir zamanda ateist felsefelerin bir tehlike oluÅŸturacağını bildirmiÅŸ, özellikle Darwinist, materyalist felsefelerin ateizmle güç bulacaklarını ve Allah’ın varlığını inkar edecek tehlikeli bir çizgiye geleceklerini ifade etmiÅŸtir. Bu nedenle Hz. Mehdi'nin birinci vazifesinin, maddecilik fikri, yani Allah’ı inkar üzerine kurulmuÅŸ materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle mücadele etmek ve bu felsefelerin insanlar üzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını belirtmiÅŸtir. Bediüzzaman'ın burada kullandığı “TAM SUSTURACAK TARZDA” ifadesi son derece önemlidir. BilindiÄŸi gibi materyalizmin hem Türkiye’de hem de dünyada kuvvet bulması Bediüzzaman zamanında devam ettiÄŸi gibi, vefatından yani 1960 yıllarından sonra da günümüze kadar devam etmiÅŸtir. Televizyon ve radyo kanallarının geliÅŸmesiyle, yazılı basının da desteÄŸiyle etkileri giderek artmıştır. Yani Bediüzzaman’ın vefatından sonra da materyalizm propagandası artarak 21. yy’a kadar gelmiÅŸtir.
Dolayısıyla kendisinin de ifade ettiÄŸi gibi, Bediüzzaman’ın döneminde bu konuda tam bir sonuç elde edilememiÅŸtir. Bediüzzaman bu sözünde kullandığı “TAM SUSTURACAK TARZDA” ifadesiyle bu gerçeÄŸe dikkat çekmiÅŸtir. Materyalizm, ateizm ve Darwinizm’in çöküşüyle birlikte insanların imanını kurtarma görevi dünya çapında Hz. Mehdi'ye verilmiÅŸtir. Bediüzzaman’ın bizzat baÅŸladığı, ancak bütünüyle sona ermeyen bu akımla fikri mücadele, Hz. Mehdi ile devam edecek ve sonuca ulaÅŸtırılacaktır.
Bediüzzaman da "tam susturacak" ifadesiyle, ancak Hz. Mehdi’nin bu mücadelede “tam bir üstünlük saÄŸlayacağına” iÅŸaret etmektedir.
İkinci vazifesi: HİLAFET-İ MUHAMMEDİYE (A.S.M.) ÜNVANI İLE (Peygamberimiz (sav)'in halifesi ünvanı ile) ÅžEAİR-İ İSLAMİYEYİ (İslam ahlakının esaslarını) İHYA ETMEKTİR (yeniden canlandırmaktır) ALEM-İ İSLAM’IN VAHDETİNİ (İslam aleminin birliÄŸini) NOKTA-İ İSTİNAD EDİP (dayanak noktası yapıp) beÅŸeriyeti (insanlığı) maddi ve mânevi tehlikelerden ve gadab-ı İlâhi’den (Allah'ın azabından) kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı (dayanak noktası) ve hadimleri (hizmetkarları), MİLYONLARLA EFRADI (fertleri) BULUNAN ORDULAR lazımdır. (EmirdaÄŸ Lahikası, s. 25)
Bediüzzaman'ın açıklamalarına göre Hz. Mehdi, halihazırda çeÅŸitli gruplar halinde dağınık olarak bulunan Müslümanları birleÅŸtirecek, İslam ahlak ve faziletini, Peygamberimiz (sav)'in gerçek sünnetlerini canlandıracaktır. İslam aleminin birliÄŸini oluÅŸturacak, bu vesileyle insanlığı maddi ve manevi tehlikelerden kurtaracak ve insanların Allah’ın gazabından sakınmalarına vesile olacaktır:
Bediüzzaman, “HİLAFET-İ MUHAMMEDİYE ÜNVANI İLE” sözleriyle Hz. Mehdi’nin İslam dünyasının önderi olacağını belirtmektedir. Hz. Mehdi'nin, “İSLAM TOPLUMUNUN LİDERİ VASFIYLA İslamiyet’i yeniden canlandırması, milyonları bulan bir topluluÄŸun maddi ve manevi gücüyle hareket ederek tüm yeryüzünde İslam birliÄŸini saÄŸlaması” özellikleri, ne Bediüzzaman ne de ondan önceki müceddidlerin döneminde gerçekleÅŸmemiÅŸ olaylardır. Bediüzzaman Said Nursi, yaÅŸadığı dönem boyunca İslam dünyası ve Müslümanlar adına eÅŸsiz hizmetlerde bulunmuÅŸ, pek çok insanın doÄŸru yolu bulmasına, Allah’a yakınlaÅŸmasına ve imanda derinleÅŸmesine vesile olmuÅŸtur. Ardında halen Müslümanlar için önemli bir hidayet rehberi olan hikmet dolu eserler bırakmış, üstün ilim ve ferasetiyle tüm Müslümanlara ışık tutmuÅŸtur. Büyük mütefekkir Bediüzzaman, şüphesiz 13. asrın müceddididir. Ancak kendisinin de Peygamberimiz (sav)'in hadisleri doÄŸrultusunda açıkladığı gibi, “TÜM MÜSLÜMANLARIN LİDERİ” vasfını taşıması söz konusu olmamıştır. Allah’ın izniyle tüm İslam alemi için büyük müjdeler içeren bu olaylar, ahir zamanda Hz. Mehdi vesilesiyle yaÅŸanacak ve bu ünvanı da Hz. Mehdi taşıyacaktır. Bediüzzaman, bu konuyu tüm bu delilleriyle birlikte anlatarak, kendisinin ahir zaman Mehdisi olmadığını açık bir ÅŸekilde ifade etmiÅŸtir.
Bugün dünyada 1 milyarın üzerinde Müslüman yaÅŸamaktadır. Dünya tarihinde ilk defa Müslümanlar sayıca bu kadar çokturlar. Bu büyüklükte bir kitleye önderlik tarihte kimseye nasip olmamıştır. Bediüzzaman'ın da müjdelediÄŸi gibi, bu ÅŸerefli vasfı Allah’ın izniyle ahir zamanın “Büyük Mehdisi” taşıyacaktır.
Bediüzzaman “ÅžEAİR-İ İSLAMİYEYİ İHYA ETMEKTİR” sözleriyle, Hz. Mehdi'nin ikinci vazifesinin İslam ahlakının esaslarını yeniden canlandırmak olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Bediüzzaman'ın burada kullandığı “İHYA ETMEK” kelimesi son derece önemlidir. Bu kelime “yeniden hayata kavuÅŸturmak” anlamındadır. Hz. Mehdi İslam ahlakının dünya çapında yaÅŸanmasına vesile olacaktır. Bediüzzaman bu konunun tohumlarını atmıştır, ancak belirttiÄŸi gibi “yeniden hayata kavuÅŸturma ÅŸeklinde bir canlanma”, tam anlamıyla Hz. Mehdi vesilesiyle yerine getirilecektir.
Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi'nin, daha önce hiçbir müceddid tarafından yerine getirilmemiÅŸ olan görevlerinden birinin “İSLAM BİRLİĞİNİN SAÄžLANMASI” olduÄŸunu bildirmektedir. BilindiÄŸi gibi bu birliktelik, dünya Müslümanlarının bir çatı altında yaÅŸadıkları son devlet olan Osmanlı İmparatorluÄŸu’nun yıkılmasının ardından ortadan kalkmıştı. Hz. Mehdi bu birliÄŸin tekrar kurulmasına vesile olacak, milyonlarca Müslümanı biraraya getirecektir. Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin, bu birliÄŸi dayanak noktası edinerek insanlığı maddi ve manevi tehlikelerden koruyacağını ve Allah’ın gazabından sakınmalarına vesile olacağını bildirmiÅŸtir. Bediüzzaman'ın da vurguladığı gibi, İslam birliÄŸinin saÄŸlanması ve bu birliÄŸin liderliÄŸi ünvanının taşınması Bediüzzaman'ın döneminde, ondan önceki müceddidlerin tarihinde ve günümüzde de henüz gerçekleÅŸmiÅŸ olaylar deÄŸildir. Bediüzzaman da bu gerçeÄŸi vurgulamış, bu olayların Hz. Mehdi'nin tanınmasında en önemli alametlerden biri olacağını hatırlatmıştır. Hz. Mehdi geldiÄŸinde Bediüzzaman'ın da belirttiÄŸi gibi, vesile olacağı bu olaylarla Allah onu tüm insanlara tanıtacaktır.
Bediüzzaman “MİLYONLARLA EFRADI (FERTLERİ) BULUNAN ORDULAR” sözleriyle, Hz. Mehdi’nin bu birlikteliÄŸi saÄŸlamasında, ona yardım edecek çok geniÅŸ bir kitlenin var olacağından söz etmektedir. Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin hizmetinde, Allah’ın varlığı ve birliÄŸi konusunu, iman hakikatlerini tüm insanlığa anlatacak, geniÅŸ kapsamlı bir iman hizmeti yürütecek olan ilim ve iman toplulukları olacağını bildirmiÅŸtir.
Bediüzzaman, eserlerinde yer verdiği diğer sözlerinde kendisinin de bu ilim ordusunun, onlara önceden hazırlık yapan bir neferi yani askeri olduğunu anlatmaktadır. Yaşadığı dönemde, Bediüzzaman'ın hizmetinde böyle geniş bir kitlenin desteği ve yardımı söz konusu olmamıştır. Bediüzzaman'ın da sözlerinde pek çok kez ifade ettiği gibi, sınırlı bir topluluk olan Nur talebeleri çok kısıtlı imkanlar içerisinde ve çok büyük fedakarlıklarla büyük bir iman hizmeti vermişlerdir. Bediüzzaman böyle büyük bir kitlenin desteğinin, ancak ahir zamanda söz konusu olacağını ve bunun da Hz. Mehdi'nin yerine getireceği bu büyük göreve nasip olacağını bildirmektedir.
Üçüncü vazifesi: ... O ZAT BÜTÜN EHL-İ İMANIN (iman edenlerin) MANEVİ YARDIMLARIYLA ve İTTİHAD-I İSLAM’IN MUAVENETİYLE (İslam birliÄŸinin yardımlaÅŸmasıyla) ve BÜTÜN ULEMA VE EVLİYANIN (alimlerin ve velilerin) ve bilhassa AL-İ BEYT’İN NESLİNDEN (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) HER ASIRDA KUVVETLİ VE KESRETLİ (çok sayıda) BULUNAN MİLYONLAR FEDAKAR SEYYİDLERİN İLTİHAKLARIYLA (Peygamber soyundan gelen fedakar kimselerin katılımlarıyla O VAZİFE-İ UZMAYI (büyük görevi) YAPMAYA ÇALIÅžIR. (EmirdaÄŸ Lahikası, s. 260)
Bediüzzaman bu sözünde, Hz. Mehdi'nin üçüncü görevini açıklamıştır. Buna göre, Hz. Mehdi Kuran ahlakının göz ardı edildiği bir dönemde, insanların yeniden din ahlakına yönelmesine vesile olacak, İslam birliğini kuracak ve bu büyük görevlerinde kendisine destekçi olan pek çok salih insan bulunacaktır.
Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin üçüncü görevini çok önemli ve geniÅŸ kitlelerin desteÄŸiyle gerçekleÅŸtireceÄŸini bildirmiÅŸtir. Bediüzzaman “BÜTÜN EHL-İ İMANIN MANEVİ YARDIMLARIYLA” sözleriyle, “TÜM MÜSLÜMANLARIN” ittifak halinde oluÅŸturacakları birliÄŸin Hz. Mehdi'nin bu görevdeki yardımcıları olacağını bildirmiÅŸtir.
Hz. Mehdi ve yardımcıları güçlerini Allah sevgisinden, iman coşkusundan alan cesur insanlar olacaktır. İmanlarının nuru tüm dünyanın aydınlanmasına vesile olacaktır. Tüm Müslümanların dahil olacağı böyle geniş çapta bir ittifakın desteği, Bediüzzaman'ın döneminde gerçekleşmiş değildir. Bediüzzaman'ın da müjdelediği gibi, bu geniş kitlenin manevi yardımları, ancak ahir zamanda Hz. Mehdi ile birlikte oluşacak ve onun üçüncü görevinin gerçekleştirilmesinde büyük bir rol oynayacaktır.
Bediüzzaman “İTTİHAD-I İSLAM’IN MUAVENETİYLE” sözleriyle, Hz. Mehdi'nin üçüncü görevini aynı zamanda “İSLAM BİRLİĞİNİN YARDIMLAÅžMASIYLA” yerine getireceÄŸini de bildirmiÅŸtir. Böyle bir birlik Bediüzzaman'ın yaÅŸadığı dönemde henüz oluÅŸmamış, dolayısıyla da böyle büyük bir ittifakın yardımı da söz konusu olmamıştır. Bediüzzaman İslam birliÄŸinin bu yardımlaÅŸmasının Hz. Mehdi döneminde gerçekleÅŸeceÄŸini ve onun üçüncü görevinde büyük bir destek saÄŸlayacağını belirtmiÅŸtir.
Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin bu üçüncü görevindeki diÄŸer bir desteÄŸin de “BÜTÜN ULEMA VE EVLİYANIN KATILIMLARIYLA” gerçekleÅŸeceÄŸini bildirmiÅŸtir. Hz. Mehdi'nin geliÅŸi 1400 senedir tüm İslam alimleri ve iman sahipleri tarafından büyük bir heyecanla beklenmektedir. KuÅŸkusuz ki bütün alimlerin ve velilerin katılımının saÄŸlanacağı böyle büyük bir destek, Hz. Mehdi'nin mücadelesinde ve bu görevini yerine getirmesinde son derece önemli bir rol oynayacak ve büyük bir kolaylık saÄŸlayacaktır. Dikkat edilirse Bediüzzaman burada “BÜTÜN” kelimesini özellikle belirtmiÅŸ ve Hz. Mehdi'yi “alimlerin tümünün birden” destekleyeceÄŸini bildirmiÅŸtir. İslam alimlerinin böyle büyük bir ittifakla destek vermeleri Bediüzzaman'ın yaÅŸadığı dönemde gerçekleÅŸmemiÅŸtir. Bediüzzaman bu katılımın ancak Hz. Mehdi'nin yerine getireceÄŸi bu görev ile birlikte gerçekleÅŸeceÄŸini hatırlatmıştır.
Bediüzzaman bu sözüyle, Hz. Mehdi’nin Peygamber Efendimiz (sav)'in mübarek soyundan olacağına, ona destek verenler arasında da Ehl-i Beyt’ten yani Peygamber soyundan gelen kimselerin bulunacağına dikkat çekmiÅŸtir. Bediüzzaman, tüm Müslümanlar, İslam alimleri ve evliyalar ile birlikte “milyonlarca seyyidin de Hz. Mehdi’nin yanında yer alacağını ve bu kutlu zata destek vereceÄŸini” bildirmiÅŸtir. Hz. Mehdi'nin üçüncü görevindeki diÄŸer yardımcılarında olduÄŸu gibi, böyle bir destek de daha önce ne Bediüzzaman döneminde ne de ondan önceki müceddidlerin devrinde gerçekleÅŸmemiÅŸtir. Bediüzzaman'ın açıkladığı gibi, “PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SOYUNDAN GELEN MİLYONLARCA SEYYİDİN KATILIMI” ancak Hz. Mehdi döneminde gerçekleÅŸecektir.
Bediüzzaman “O VAZİFE-İ UZMAYI YAPMAYA ÇALIÅžIR” sözleriyle “Hz. Mehdi’nin bir ÅŸahsı manevi deÄŸil, “BİR İNSAN OLARAK İŞ BAÅžINDA OLACAÄžINI” ifade etmiÅŸtir. Zira bir ÅŸahsı manevinin bir görevi “yapmaya çalışması” söz konusu deÄŸildir. Böyle bir çaba ancak bir insanın gerçekleÅŸtirebileceÄŸi bir fiildir. Bediüzzaman da bu gerçeÄŸi vurgulayarak Hz. Mehdi'nin bir ÅŸahıs olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir.
Bediüzzaman sözlerinde ayrıca Hz. Mehdi'nin yerine getireceÄŸi hizmeti “BÜYÜK GÖREV” olarak nitelendirmiÅŸtir. Bediüzzaman'ın bu ifadesine göre Hz. Mehdi'nin yapacağı hizmetler, kendisinden önceki dönemlerde gelen müceddidlerin görevlerinden farklı, “ÇOK BÜYÜK ÇAPLI” faaliyetlerdir. Hz. Mehdi İslam ahlakını dünya çapında hakim kılacak, İslam dünyasını biraraya getirecek ve tüm Müslümanların liderliÄŸini üstlenecektir. Bediüzzaman'ın “VAZİFE-İ UZMA” sözleriyle ifade ettiÄŸi bu olaylar Hz. Mehdi'nin tanınmasını saÄŸlayacak en önemli alametlerinden olacaktır.
Gerçi HER ASIRDA HİDAYET EDİCİ, BİR NEVİ MEHDÎ VE MÜCEDDİD GELİYOR VE GELMİŞ. Fakat HER BİRİ ÜÇ VAZİFELERDEN BİRİSİNİ BİR CİHETTE (açıdan) YAPMASI İTİBARIYLA (nedeniyle) AHİR ZAMANIN BÜYÜK MEHDÎ UNVANINI ALMAMIŞLAR. (Emirdağ Lahikası, s. 260)
Bediüzzaman bu sözünde, Kuran ahlakını dünya üzerinde hakim kılmak amacıyla önceki asırlarda da bazı Müslüman ÅŸahısların geldiÄŸini, ancak bunların hiçbirinin, ahir zamanda Hz. Mehdi’nin yapacağı üç önemli görevi birarada yerine getiremediklerini ifade etmiÅŸtir:
Bediüzzaman bu sözüyle birkaç önemli konuya açıklık kazandırmıştır. Bediüzzaman öncelikle Hz. Peygamberimiz (sav)’in hadislerine dayanarak her yüz yıl başında bir müceddid (yenileyici) gönderileceÄŸini bildirmiÅŸtir. Bediüzzaman Risalelerde Hz. Mehdi'nin de Hicri 14. yy’ın başında geleceÄŸini ve 14. ve 15. yy’lar arasındaki müceddid olacağını belirtmiÅŸtir.
Bediüzzaman bu sözüyle ayrıca geçmiÅŸ dönemlerde gönderilmiÅŸ olan müceddidler ile Hz. Mehdi arasındaki farkı açıklamış ve Hz. Mehdi'nin hangi özelliÄŸiyle bu müceddidlerden ayırt edilebileceÄŸini bildirmiÅŸtir. Bediüzzaman eserlerinde Hz. Mehdi'den önce gelen müceddidlerin, onun üç vazifesinden birini yerine getirdiklerini ve bu açıdan “bir nevi Mehdi ve müceddid görevi üstlendiklerini” söylemiÅŸtir. Ancak Bediüzzaman, yukarıda bahsettiÄŸi üç vazifenin üçünü birden yerine getirecek olan kiÅŸinin yalnızca “BÜYÜK MEHDİ” olacağını ve bu özelliÄŸiyle diÄŸer müceddidlerden ayırt edileceÄŸini belirtmiÅŸtir. Nitekim Bediüzzaman'ın kullandığı “BİR NEVİ MEHDİ” ifadesi de bu durumu açıklamaktadır. Bediüzzaman geçmiÅŸte gelen ve Hz. Mehdi'nin üç büyük görevinden yalnızca bir tanesini yapan kimselerin gerçekte ahir zamanın beklenen Mehdisi olmadıklarını, bu kimseleri “bir nevi mehdi” olarak nitelendirerek ifade etmiÅŸtir.
Bediüzzaman kullandığı “HER BİRİ” ifadesiyle Hz. Mehdi'den önce gelmiÅŸ olan müceddidlerin de Hz. Mehdi gibi gerçek kiÅŸilikler olduklarına, ÅŸahs-ı manevi olmadıklarına dikkat çekmektedir. Bu açıklamada bahsi geçen önceki yüzyıllarda gönderilen müceddidlerin birer ÅŸahıs oldukları kabul görürken, Bediüzzaman'ın aynı açıklamalarında yine bir ÅŸahıs olacağını belirttiÄŸi “Büyük Mehdi”nin bir ÅŸahsı manevi olacağı düşüncesi elbette ki çeliÅŸkilidir. Bu düşünceye göre, ahir zaman Mehdisi’nden önce gelen tüm müceddidlerin de birer ÅŸahsı manevi olması gerekirdi. Ancak böyle bir ÅŸey söz konusu olmamıştır. Nitekim Bediüzzaman da sözlerinde bu gerçeÄŸi açıklamıştır. Bediüzzaman'ın da müjdelediÄŸi gibi, Peygamberimiz (sav)'in rivayetlerindeki özelliklere sahip olmasıyla tanınacak olan Büyük Mehdi ahir zamanda “BİR ÅžAHIS” olarak ortaya çıkacak ve Allah’ın izniyle Bediüzzaman'ın belirttiÄŸi üç görevi birden yerine getirecektir.
Bediüzzaman sözlerinde, iki ayrı tür Mehdi olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Bunlardan birincisini, “sabık (önceki) Mehdiler”, diÄŸerini ise ahir zamanda gelecek olan “BÜYÜK MEHDİ” olarak adlandırmıştır. Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi'nin yapacağı faaliyetleri saymış ve bunları ondan baÅŸka kimsenin yapamayacağını belirtmiÅŸtir. Bu yüzden, bu önemli görevlerin yerine getirilmesine vesile olan kiÅŸiye “BÜYÜK MEHDİ” demiÅŸtir. Bediüzzaman eserlerinde, kendisi de dahil olmak üzere önceki dönemlerde gelen, sabık Mehdiler olarak adlandırdığı müceddidlerin bu üç görevi yerine getiremedikleri için Büyük Mehdi olamayacaklarını anlatmıştır. Bediüzzaman eserlerinde ayrıca söz konusu kimselerin Büyük Mehdi ünvanını alamamalarının bir diÄŸer sebebinin ise, bu kiÅŸilerin Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde belirttiÄŸi özelliklere uymamaları olduÄŸunu bildirmiÅŸtir.
BEN, KENDİMİ SEYYİD (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) BİLEMİYORUM. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki AHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI AL-İ BEYT'TEN (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) OLACAKTIR. (Emirdağ Lahikası, s. 247-250)
Hz. Mehdi'nin hadislerde bildirilen en önemli özelliklerinden biri de, “seyyid” yani Peygamber Efendimiz (sav)'in soyundan olmasıdır:
Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden baÅŸka vakit kalmamış da olsa Allah BENİM EHL-İ BEYT’İMDEN (SOYUMDAN) BİR ZATI (Hz. Mehdi'yi) gönderecek. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)
Bediüzzaman da bu sözünde, kendisinin Peygamberimiz (sav)'in soyundan olmadığını, Hz. Mehdi'nin ise bu mübarek soydan olacağını belirtmiştir:
Bediüzzaman seyyid deÄŸildir ve, seyyid olmamasının, kendisinin Mehdi olmayacağının delillerinden biri olduÄŸunu belirtmektedir. KuÅŸkusuz ki bir kiÅŸiye bir soru sorulmasının nedeni, ilgili konunun doÄŸrusunu öğrenmektir. Bediüzzaman Said Nursi’ye de Mehdi olup olmadığının sorulmasının nedeni doÄŸruları öğrenmektir. Bu soru karşısında “Hayır, ben Mehdi deÄŸilim” diyorsa ve bunun onlarca delilini öne sürüyorsa buna inanmak gerekir. Zira Bediüzzaman çok açık bir ÅŸekilde bu konuya cevap vermiÅŸ ve “ben seyyid deÄŸilim” demiÅŸtir.
Ayrıca Bediüzzaman eÄŸer seyyid olmuÅŸ olsaydı, bunu gizlemesi için hiçbir sebep yoktur. Çünkü seyyid olmak, saklanması gereken bir özellik deÄŸildir. Tam aksine Peygamber Efendimiz (sav)'in neslinden olmak Müslümanlar için büyük bir ÅŸereftir. Dolayısıyla Bediüzzaman seyyid olsaydı, bunu hiçbir ÅŸekilde gizlemez ve açıkça ifade ederdi. Peygamberimiz (sav)'in soyundan olduÄŸunu ifade etmekten büyük bir onur duyardı. Kendisine böyle bir soru sorulduÄŸunda “Evet seyyidim, ama Mehdi deÄŸilim” derdi. Zira Bediüzzaman bizzat kendi eserlerinde Peygamberimiz (sav)'in hadisini hatırlatarak “seyyid olan bir kiÅŸinin seyyidliÄŸini gizlemesinin Kuran ahlakına uygun olmadığını” belirtmiÅŸtir.
Seyyid olmayan seyyidim ve seyyid olan deÄŸilim diyenler, ikisi de günahkar ve duhul ve huruc (isyan) haram oldukları gibi... hadis ve Kuran’da dahi, ziyade veya noksan etmek memnu’dur (yasaklanmıştır). (Muhakemat, s. 52)
Bediüzzaman'ın bu sözü çok açıktır. Peygamberimiz (sav)’in hadisinde bildirildiÄŸi gibi, İslam ahlakına göre, seyyid olan bir kiÅŸi hiçbir nedenle bunu gizleyemez, saklayamaz. Seyyid olmayan bir kiÅŸi de ben seyyidim diyemez. Bu durumda Bediüzzaman gibi deÄŸerli ve üstün ahlaklı bir ÅŸahsın, seyyidliÄŸini gizlediÄŸi yaklaşımı son derece yakışıksız bir düşüncedir. Bunun yanı sıra her seyyid olan kiÅŸi, mutlaka Mehdi olacak diye bir durum da söz konusu deÄŸildir. Dünya üzerinde milyonlarca seyyid olan insan bulunmaktadır. Bir kiÅŸinin seyyid olması Mehdi olmasını gerektirmediÄŸi için, her insan bu gerçeÄŸi rahatlıkla dile getirebilir. Dahası Bediüzzaman “Benim bu konudaki tek eksikliÄŸim seyyidliÄŸim, eÄŸer seyyid olsaydım Mehdi olurdum” da dememiÅŸtir. Tam aksine Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin tüm özelliklerini, yapacağı benzersiz faaliyetleri uzun uzun açıklamış ve bunların hiçbirinin kendi yaÅŸadığı dönemde henüz gerçekleÅŸmediÄŸini belirtmiÅŸtir.
Bediüzzaman “AL-İ BEYT’TEN OLACAKTIR” sözleriyle Hz. Mehdi’nin Peygamberimiz (sav)'in soyundan gelen seyyid bir kimse olacağını belirtmiÅŸtir. Bediüzzaman eserlerinin çeÅŸitli bölümlerinde Hz. Mehdi'nin bu özelliÄŸine dikkat çekerek, Hz. Mehdi'nin manevi bir varlık olmadığını, belirli bir soydan gelecek olan “BİR ÅžAHIS” olduÄŸunu vurgulamıştır. Peygamberimiz (sav)'in de Hz. Mehdi'nin bu özelliÄŸini bildirdiÄŸi çok sayıda hadisi vardır. Bir ÅŸahsı manevinin peygamber soyundan gelmesi elbette ki söz konusu deÄŸildir. Ayrıca böyle bir düşünce hem Peygamberimiz (sav)'in hadisleriyle hem de Bediüzzaman'ın sözleriyle çok açık bir ÅŸekilde çeliÅŸmektedir. Bediüzzaman'ın da belirttiÄŸi gibi, Hz. Mehdi “PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SOYUNDAN GELEN BİR ÅžAHIS” olacaktır.
Ümmetin beklediği, AHİR ZAMANDA GELECEK ZATIN ÜÇ VAZİFESİNDEN EN MÜHİMMİ (önemlisi) VE EN BÜYÜĞÜ VE EN KIYMETDARI (değerlisi) OLAN İMAN-I TAHKİKİYİ (gerçek imanı) NEŞR (yazma ve dağıtma yoluyla yaymak) VE EHL-İ İMANI (iman edenleri) DALALETTEN (sapkınlıktan) KURTARMAK... (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin üç büyük görevinden birincisinin ve en önemlisinin gerçek imanı yayarak insanların sapkınlıktan kurtulmasına vesile olması olduğunu belirtmiştir:
Bediüzzaman, Müslümanların beklediÄŸi, ahir zamanda gelecek mübarek ÅŸahsın tek bir görevi olmayacağını bildirmiÅŸtir. Bu ÅŸahsın “ÜÇ BÜYÜK VE KAPSAMLI GÖREVİ” olacağını ifade etmiÅŸtir. Bediüzzaman bu görevlerin;
1) İnsanların imanını kurtarmak,
2) İslam Birliğini kurmak ve tüm dünya Müslümanlarının önderi olmak,
3) Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılmak ve Hıristiyanlarla ittifak kurmak olduğunu açıklamıştır. Peygamberimiz (sav)'den bu yana gönderilen müceddidler arasında, 1400 yıldır bu görevlerin birini yalnızca belirli açılardan yerine getirmiş İslam büyükleri olmuştur. İslam tarihinde insanların imanına vesile olan bir çok büyük âlim vardır. Osmanlı padişahları İslam birliğini yönetmiş Müslüman önderlerdir. Fakat hiçbiri, bahsedilen üç önemli görevi birden ve dünya çapında yerine getirememişlerdir. Bediüzzaman da burada Hz. Mehdi'nin bu özelliğini vurgulayarak, bu üstün vasıflı şahsın geçmiş dönemlerde geldiğinden bahsedilemeyeceğini, bu görevlerin yapılmasının, onu insanlara tanıtan alameti olacağını belirtmiştir.
Bediüzzaman “İMANI KURTARMA GÖREVİ”nin, ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin üç vazifesinden birincisi olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Ve bu görevi, Hz. Mehdi’nin “en önemli ve en kıymetli vazifesi”olarak adlandırmıştır. Ahir zamanda gelecek olan bu mübarek ÅŸahsın kendi döneminde “çok büyük ve önemli bir iman hizmeti”gerçekleÅŸtireceÄŸini bildirmiÅŸtir. Bu hizmetin çapı daha önce kimseye nasip olmamış büyüklükte olacaktır. Bediüzzaman burada kullandığı “NEÅžR” kelimesiyle iman hakikatlerinin her türlü imkan kullanılarak, çeÅŸitli kitle iletiÅŸim araçlarıyla yapılacağına dikkat çekmiÅŸtir. DoÄŸal olarak bu ÅŸekilde imanı yayma çalışması da dünyadaki tüm insanlar tarafından bilinecektir. Ahir zamanda Mesih Deccal’in fitnesi tüm insanları çepeçevre sarmış olacak, bu büyüklükteki bir fitneyi etkisiz hale getirip inananların imanını korumak da Hz. Mehdi’nin en büyük vazifelerinden biri olacaktır. Bediüzzaman bugüne kadar böyle büyük çapta bir “imanı kurtarma görevi”nin hiçbir müceddid tarafından yerine getirilmediÄŸine ve Hz. Mehdi'nin de bu görevini, böyle büyük bir etki bırakacak ÅŸekilde gerçekleÅŸtirmesiyle tanınacağına iÅŸaret etmiÅŸtir.
... Bu hakikatdan anlaşılıyor ki; SONRA GELECEK O MÜBAREK ZAT RİSALE-İ NUR’U BİR PROGRAMI OLARAK NEÅžR VE TATBİK EDECEK (yazma ve dağıtma yoluyla yayacak ve uygulayacak). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman bu sözüyle bir kez daha Hz. Mehdi'nin geliÅŸini müjdelemiÅŸ ve bu mübarek zatın, faaliyetlerini yerine getirirken kendisini “Hz. Mehdi'ye zemin hazırlayan bir öncü” olarak tanımlayan Bediüzzaman'ın eserlerinden de istifade edeceÄŸini belirtmiÅŸtir.
Bediüzzaman eserlerinde, Hz. Mehdi'den önceki yüzyılın müceddidi olması sebebiyle kendisini “Hz. Mehdi’nin bir öncüsü”, “ona zemin hazırlayan bir askeri” olarak tanımlamıştır. Yine bir sözünde de, “kendisinin ektiÄŸi tohumların Hz. Mehdi tarafından geliÅŸtirileceÄŸini ve bu mübarek ÅŸahıs vesilesiyle bu tohumların sümbülleneceÄŸini” anlatarak, Hz. Mehdi'nin geliÅŸinden önce yaptığı çalışmalarla ona “bir ön hazırlık” yaptığını anlatmaktadır. Bediüzzaman bu sözünde de Risale-i Nur Külliyatı’nın Hz. Mehdi’nin tebliÄŸinde kullanacağı bir ön hazırlık olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Bediüzzaman, ortaya çıktığında Hz. Mehdi’nin, Risaleleri hazır yazılmış olarak bulacağını ve imanı kurtarma vazifesinde Risaleler'den faydalanacağını belirtmiÅŸtir. Bediüzzaman bu sözleriyle kendisinin Hz. Mehdi olmadığını, Hz. Mehdi'nin “KENDİSİNDEN SONRAKİ DÖNEMDE GELECEK BİR ÅžAHIS OLDUÄžUNU” bir kez daha açıklığa kavuÅŸturmuÅŸtur
O ZATIN İKİNCİ VAZİFESİ, ŞERİATI (Kuran ahlakının esaslarını ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini) İCRA VE TATBİK ETMEKTİR (uygulamak ve yerine getirmektir). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman, bu sözünde de Hz. Mehdi'nin ikinci görevinin Kuran ahlakının esaslarının tam olarak yaşanmasına vesile olmak olduğunu açıklamaktadır:
“İCRA VE TATBİK ETMEK”, “uygulamak, yürürlüğe sokmak, yerine getirmek” demektir. Bediüzzaman da bu sözüyle Hz. Mehdi’nin, Kuran ahlakının gerekliliklerini ve esaslarını ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini tüm insanlar arasında uygulamaya koyacağını ve hayata geçireceÄŸini belirtmektedir. Bu da, Hz. Mehdi'nin İslam birliÄŸini oluÅŸturması ve tüm Müslümanların liderliÄŸini üstlenmesiyle gerçekleÅŸtirilecektir. Bediüzzaman da bu gerçeÄŸi hatırlatarak, bu vazifeyi daha kimsenin yerine getirmemiÅŸ olduÄŸuna ve gerçekleÅŸtiÄŸinde de bunun, Hz. Mehdi'nin en önemli alametlerinden biri olacağına dikkat çekmiÅŸtir.
Birinci vazife, maddi kuvvetle değil belki kuvvetli itikad (güçlü ve samimi bir iman) ve ihlas (yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu gözetme) ve sadakatle (kalpten bağlılıkla) olduğu halde, BU İKİNCİ VAZİFE, GAYET BÜYÜK MADDİ BİR KUVVET VE HAKİMİYET LAZIM Kİ, O İKİNCİ VAZİFE TATBİK EDİLEBİLSİN (yerine getirilebilsin).(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin ikinci görevinin ancak “büyük bir maddi kuvvet ve hakimiyetle” gerçekleÅŸtirilebileceÄŸini belirtmiÅŸtir.
Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin ikinci görevini ancak “BÜYÜK BİR MADDİ KUVVET VE HAKİMİYETLE” gerçekleÅŸtirilebileceÄŸini vurgulamıştır. Bu güce sahip olacak tek kiÅŸi Hz. Mehdi’dir. Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin bu vazifesini dünya çapında gerçekleÅŸtireceÄŸini hatırlatarak, onun sahip olacağı maddi kuvvet ve hâkimiyetin de çok büyük boyutlarda olacağına dikkat çekmiÅŸtir. Peygamberimiz (sav)'in döneminden bu yana böyle bir güç ve hakimiyet saÄŸlanamamıştır. Bediüzzaman da yaÅŸadığı süre içerisinde böyle bir güç ve hakimiyet sahibi olmamıştır. Tüm hayatını Kuran ahlakının tebliÄŸine adamış, bu uÄŸurda her türlü fedakarlığı göze almış ve çok büyük bir hizmet vermiÅŸtir. Ancak onun tebliÄŸi maddi bir kuvvet ve hakimiyet içerisinde deÄŸil, gayet zor maddi ÅŸartlarda ve benzersiz sıkıntılar içerisinde geçmiÅŸtir. Hem Bediüzzaman hem de talebeleri büyük iman hizmetlerini çok kısıtlı imkanlarla gerçekleÅŸtirmiÅŸlerdir. Tüm bu zorluklar içerisinde, Bediüzzaman ÅŸerefli mücadelesini sürdürmüş ve ihlasıyla, samimiyetiyle Müslümanlara önemli bir örnek teÅŸkil etmiÅŸtir. Ancak bizzat kendisinin de belirttiÄŸi gibi, bu durum, Hz. Mehdi'nin elde edeceÄŸi “gayet büyük maddi kuvvet ve hakimiyet”in Bediüzzaman'ın hayatında söz konusu olmadığını açıkça ortaya koymuÅŸtur. Nitekim Bediüzzaman da, kendisine Mehdilik isnad eden kimselere Hz. Mehdi olmadığını bu delili de öne sürerek açıklamıştır.
|